Memur Sen Konfederasyonu, kamu çalışanları ile kamu işvereni arasında 2026-2027 yıllarını kapsayan toplu sözleşme görüşmelerine ilişkin kamuoyuna açıkladığı “Toplu Sözleşme Tekliflerimiz” başlıklı metnin 8.maddesinde ‘Toplu Sözleşmeden Yararlanma ve Dayanışma Aidatı’ adı altında kamu sektöründe tartışmalara neden olacak bir teklifi gündeme getirdi. Bu teklife göre; “Yetkili sendika dışındaki sendikalara üye olan kamu görevlileri ile herhangi bir sendikaya üye olmayan kamu görevlileri, toplu sözleşmenin kamu görevlilerinin geneline yönelik bölümünden doğrudan görev yaptıkları kurumun dâhil olduğu hizmet koluna ilişkin bölümünden ise ilgili hizmet kolundaki yetkili sendikaya, hizmet kolu toplu sözleşmesinde ve/veya ilgili mevzuatta belirtilen tutarda/oranda dayanışma aidatı ödemek suretiyle yararlanabilirler.” hükmü yer almaktadır.
Bu teklif beraberinde kamu sektöründe daha önce uygulanmayan sadece işçilerle ilgili mevzuatta yer alan dayanışma aidatı kavramını kamu çalışanlarının da gündemine getirdi. Teklifin, yıllardır yetkili memur konfederasyonu olan ve toplu sözleşmelerde kamu çalışanları için çok önemli kazanımlar elde edemeyen Memur Sen’den gelmesi, diğer sendikalara üye olan veya herhangi bir sendikaya üye olmayan kamu çalışanları arasında tartışmalara neden oldu.
Sendika dayanışma aidatının bu şeklide gündeme gelmesi üzücüdür, çünkü bu kavramın ne anlama geldiğini bilmeyen ve Memur Sen dışında diğer sendikalara üye olan kamu çalışanları, bu teklifin Memur Sen’e yarayacağını düşünerek baştan reddetme yoluna girdiler.
Oysa dayanışma aidatı kavramı, sendika güvenliği kavramıyla birebir ilişkilidir. O halde önce sendika güvenliği kavramına bakmak gerekiyor. Çünkü dayanışma aidatı, sendika güvenliğinin önemli unsurlarından birisidir.
Sendika güvenliği kavramı genellikle toplu iş sözleşmelerine konulan hükümlerle, sendikayı korumaya ve güçlendirmeye yönelik güvenceleri ifade eder. Bu anlamda bir sendikanın varlığına işverenlerden, sendikasız işçilerden ve diğer sendikalardan yönelen tehlikelere ve işverenlerin sendikalı işçiler aleyhine ayrımcı eylemlerine karşı her çeşit önlemi kapsamaktadır.
Sendika güvenliği uygulamalarının başlıca nedenlerini şu şekilde sıralamak mümkündür;
-Sendikaların işçilerin işe girişlerini, ortaçağ loncalarında olduğu gibi, denetleyebilmelerini sağlamak,
-Sendikaların başta toplu pazarlık olmak üzere çeşitli alanlardaki gücünü arttırmak,
-Sendikaların faaliyetlerini gerçekleştirirken katlandıkları mali yüklerin işyerinde çalışan tüm işçiler tarafından zorunlu olarak paylaşılmasını sağlamak,
-Endüstri ilişkileri sisteminin işleyişinde sendikaları vazgeçilmez bir taraf olarak güçlendirmek.
Bu bağlamda sendikanın varlığına yönelik tehlikelere ve işveren tarafından uygulanabilecek ayrımcı politikalara karşı alınacak önlemlerden birisi de dayanışma aidatıdır. Dayanışma aidatı ödemek, faaliyetlerine inanmadığın ya da yeterli görmediğin ve üyesi olmak istemediğin yetkili sendikaya üye olmaksızın çalışılan kurumla çalışan arasında oluşabilecek hukuki problemler karşısında toplu iş sözleşmesi hükümlerinden hukuki olarak yararlanmanın bir yoludur.
Kamu sektörü olsun, özel sektör olsun işveren ile işçi sendikası arasında imzalanan bir toplu iş sözleşmesinden kural olarak toplu sözleşmeye taraf ve yetkili olarak imzalayan işçi sendikasına üye işçiler yararlanır. Ancak imzalanan toplu sözleşmeden sadece taraf ve yetkili işçi sendikası üyelerinin yararlanmasının kabulünün sendikal özgürlüklere zarar verici nitelikte olması nedeniyle yetkili sendikaya üye olmayan veya başka bir sendikaya üye olan işçilerin dayanışma aidatı ödeyerek yararlanması da kabul edilmiştir. Taraf ve yetkili işçi sendikasına üye olmak istemeyen ancak işyerlerinde uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesinden yararlanmak isteyen işçiler, dilediği sendikaya üye olma ve sendikaya üye olmama özgürlüklerinin güvencesi niteliğindeki dayanışma aidatını ödeyerek toplu iş sözleşmesinden yararlanabilirler.
Dayanışma aidatı, mevzuatımızda Sendikalar Ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun ‘Toplu iş sözleşmesinden yararlanma’ başlıklı 39.maddesinde düzenlenmiştir. 39.maddeye göre;
(1) Toplu iş sözleşmesinden taraf işçi sendikasının üyeleri yararlanır.
(2) Toplu iş sözleşmesinden, sözleşmenin imzalanması tarihinde taraf sendikaya üye olanlar yürürlük tarihinden, imza tarihinden sonra üye olanlar ise üyeliklerinin taraf işçi sendikasınca işverene bildirildiği tarihten itibaren yararlanır.
(3) Toplu iş sözleşmesinin imza tarihi ile yürürlük tarihi arasında iş sözleşmesi sona eren üyeler de, iş sözleşmelerinin sona erdiği tarihe kadar toplu iş sözleşmesinden yararlanır.
(4) Toplu iş sözleşmesinin imzası sırasında taraf işçi sendikasına üye olmayanlar, sonradan işyerine girip de üye olmayanlar veya imza tarihinde taraf işçi sendikasına üye olup da ayrılanlar veya çıkarılanların toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmeleri, toplu iş sözleşmesinin tarafı olan işçi sendikasına dayanışma aidatı ödemelerine bağlıdır. Bunun için işçi sendikasının onayı aranmaz. Dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesinden yararlanma, talep tarihinden geçerlidir.
(5) Dayanışma aidatının miktarı, üyelik aidatından fazla olmamak kaydıyla sendika tüzüğünde belirlenir.
Sonuç olarak dayanışma aidatı, taraf sendikaya üye olmayan işçilerin bu aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinden yararlanmaları sonucunu doğurarak hem menfaat denkleşmesini sağlamakta, hem de işçilerin negatif sendika özgürlüğünü korumaktadır. Ayrıca dayanışma aidatı, sendikaların üyelik aidatından sonra en büyük gelir kaynağını oluşturan ve sendika gelirlerini güvence altına alarak finansal açıdan sendika güvenliğini sağlayan en önemli araçlardan birisini oluşturmaktadır.
Be nedenle 4688 Sayılı Yasada gerekli değişikliklerin yapılarak, Memur Sen’in dayanışma aidatı teklifinin kabul edilmesi kamu sektöründe önemli bir adım olacaktır.