Tarih boyunca Türk milleti, hem Batı’dan hem Doğu’dan gelen saldırı planlarının hedefi olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Haçlı seferleri, Cumhuriyet’in ilk yıllarında ise Batılı güçlerin Anadolu üzerindeki oyunları, bugünkü tabloda İsrail’in planlarıyla yeniden karşımıza çıkmaktadır. 5 Eylül 2025’te İsrail Savunma Bakanlığı’nda yapılan toplantıda Türkiye’ye yönelik saldırı senaryolarının masaya yatırılması, bu gerçeği bir kez daha ortaya koymuştur.
Burada dikkat çeken nokta, artık yalnızca klasik askeri saldırılar değil; vekil örgütlerin, medya manipülasyonunun, sosyal mühendisliğin ve uluslararası diplomatik baskıların da saldırı unsuru olarak görülmesidir. İsrail’in bu hesapları, aslında Türkiye’nin yükselen gücünü ve caydırıcılığını da ortaya koymaktadır. Çünkü düşman, ancak korktuğu güce karşı plan yapar.
OLUMLU YANLAR
- TSK’nın caydırıcılığı: İsrail’in notlarında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Arap veya İran ordularına benzemediği, özellikle hava savunma ve SİHA teknolojisinde dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olduğu açıkça kabul edilmektedir. Bu, Türkiye’nin savunma sanayindeki bağımsızlık ve güç kazanımının somut bir sonucudur.
- Milli İstihbaratın başarısı: MOSSAD’ın Türkiye’deki etkinliğini kaybetmiş olması, devletin istihbarat alanındaki kapasitesinin yükseldiğini göstermektedir.
- NATO caydırıcılığı: Türkiye’ye doğrudan saldırının NATO’nun 5. Maddesi gereği tüm ittifakı ilgilendirmesi, İsrail’i caydıran en önemli unsurlardan biridir.
- Toplumsal bilinç: Medyada ve siyasette İsrail karşıtlığının artması, toplumun dış tehditler karşısında daha uyanık hale geldiğini göstermektedir.
OLUMSUZ YANLAR
- Vekil örgüt tehdidi: PKK, YPG ve hatta IŞİD gibi örgütlerin Türkiye’ye karşı kullanılma ihtimali, sınır ötesi güvenlik sorunlarının devam edeceğini göstermektedir.
- Göçmenler üzerinden istihbarat çalışmaları: Suriyeli ve Afgan kitleler içinde MOSSAD’ın örgütlenme ihtimali, sosyal ve güvenlik risklerini büyütmektedir.
- Diplomatik yalnızlaştırma girişimleri: ABD’nin baskı ve zamana yayılmış stratejisi, İsrail’in Türkiye’yi uluslararası alanda yalnızlaştırma arayışına işaret etmektedir.
- Dezenformasyon riski: Sosyal medya ve basın üzerinden yapılacak algı operasyonları, toplumsal birlik ve huzuru hedef almaktadır.
SONUÇ
İsrail’in Türkiye’ye karşı saldırı planları, aslında Türkiye’nin bölgesel ve küresel güç olma yolundaki yükselişini teyit etmektedir. Tarih boyunca Türk milleti, dış saldırılara karşı kenetlendiğinde her türlü oyunu bozmuştur. Bugün de aynı irade ve bilinç gereklidir.
Türkiye, hem savunma sanayiindeki millî yatırımlarıyla hem de tarihsel dayanıklılığıyla bu tehditlere karşı koyacak güçtedir. Ancak en büyük silah, milletin birlik ve beraberliğidir. Çünkü düşman yalnızca tankla, uçakla değil; toplumun içine fitne sokarak da saldırır.
OKUYUCUYA SORULAR
- Tarih boyunca dış güçlerin Türk milletine yönelik saldırı planları arasında sizce bugünkü İsrail’in planlarıyla benzerlikler nelerdir?
- Vekil örgütlerin (PKK, YPG, IŞİD) kullanılması, geçmişte kullanılan Haçlı ordularının paralı askerleriyle benzeşir mi?
- Sosyal medya üzerinden yürütülen dezenformasyonun önüne geçmek için birey ve toplum olarak nasıl tedbirler alınabilir?
- Türkiye’nin savunma sanayiinde attığı adımların caydırıcılıkta nasıl bir rol oynadığını düşünüyorsunuz?
- Sizce Türkiye, NATO içinde daha etkin bir diplomasi yürüterek bu tehditleri nasıl bertaraf edebilir?