TARİHTEN BUGÜNE: GÜCÜN KOLLAŞMASI VE GÖRÜNMEYEN AĞLAR
---
Siyasi tarihimiz boyunca "görünen" figürlerle, "görünmeyen" güç odakları arasında sürekli bir gerilim ve etkileşim olmuştur. Osmanlı'da saray entrikaları, Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki derin hizipler, 1970'lerdeki paramiliter yapılanmalar, 1990'ların mafya-devlet-siyaset ilişkileri ve 2000'lerden itibaren sivil-asker, medya-sermaye, cemaat-parti dengeleri...
Bugün yaşanan "ahtapot" tartışması da aslında bu tarihsel devamlılığın bir parçasıdır. Konunun mecaz boyutundan uzaklaşıp özüyle yüzleşmek gerekir:
Görünmeyen ahtapotun kolları kimlerin üzerinden dolaşıyor? Kimler bu kollarla hareket ediyor, kimler bu kollardan kurtulmak için mücadele veriyor? Kimler ise o kolların bir parçası olmayı tercih ediyor?
---
MODERN AHTAPOTUN KOLLARI: SİSTEMİN İÇİNDEKİ KIRILMALAR
Ahtapot metaforu bir kişiyi değil, bir yapılar bütününü anlatır. Bu yapı:
Medyayı kontrol eden güç odakları,
Sermaye gruplarına sırtını dayayan siyasi figürler,
Uluslararası organizasyonlarla eşgüdüm içinde hareket eden danışman ağları,
Sosyal medyada algı operasyonları yürüten trol orduları,
Akademiyi, STK’ları, sendikaları ve hatta eğitim kurumlarını araçsallaştıran sistematik çevreler,
Hukuku eğip büken, karar vericileri etki altına alan gizli ağlar...
Bu yapının her kolu bir başka kuruma, kişiye ya da sürece uzanır. Bu kollar:
Kimi zaman bir medya kampanyasıyla bir siyasiyi linç eder,
Kimi zaman bir iş insanını ya da gazeteciyi hedef alır,
Kimi zaman bir partinin iç dinamiğini bozar,
Kimi zaman sokakta halkın taleplerini bastırır.
---
OLUMLU YANLAR
Toplum artık bu derin yapıların farkındadır; sorgulama kabiliyeti gelişmiştir.
Bilgi çağının etkisiyle manipülasyonlara karşı alternatif bilgi kaynakları çoğalmıştır.
Yeni kuşaklar daha şeffaf, daha hesap verebilir bir siyaset talep etmektedir.
Sessiz çoğunluk artık daha yüksek sesle konuşmaya başlamıştır.
---
OLUMSUZ YANLAR
Ahtapotun kolları sadece görünürdeki siyaseti değil, halkın gündelik yaşamını da şekillendirmeye başlamıştır.
Fikir özgürlüğü üzerindeki baskılar, çoğulculuğu boğmakta ve toplumun ortak vicdanını yaralamaktadır.
İdeolojik değil, çıkar merkezli hizalanmalar siyaseti yozlaştırmaktadır.
Tepedeki ilişkiler ağı, tabandaki samimi birliktelikleri zehirlemektedir.
---
SONUÇ: AHTAPOTU YENMENİN YOLU, IŞIĞI YAYMAKTIR
Asıl mesele bir isme, bir partiye ya da bir görüşe karşı olmak değil; bu ülkenin bağrında sinsice büyüyen, milletin iradesiyle çatışan sistematik yapılara karşı uyanık olmaktır.
Bu yapı ne zaman ki görünür hale gelir, Ne zaman ki herkes açıkça "Bu kol bana değdi!" deme cesareti gösterir, İşte o zaman ahtapot gücünü yitirir.
Karanlık ağlar, ancak toplumsal aydınlanma ile zayıflar. Bu aydınlanma ise ancak basiretle, samimiyetle ve hesap verilebilir bir siyasetle mümkündür.
---
OKUYUCUYA SORULAR
Sizce bugünkü siyasi yapılar gerçekten bağımsız hareket edebiliyor mu?
Medyada duyduklarınız ile sokakta yaşadıklarınız arasındaki fark size ne düşündürüyor?
Ahtapotun görünmeyen kolları sizin yaşantınıza da temas ediyor mu?
Bu sistemin değişmesini istiyor musunuz, yoksa bu düzene alıştık mı?
Gerçek bir değişim için birey olarak üzerimize düşen sorumluluk nedir?