Bu kader mi?

Tabiki gerçek manadaki kadere bir sözümüz yok, ama “kader” deyip bazı olayların sonuçları görmezden geliniyorsa, bu büyük bir cinayete ortaklık etmektir. Şimdi konumuz bu değil, taaki son işçinin bedeni o kör olası kara delikten çıkarılıncaya kadar…

***

Acılarla mı, felaketlerle mi ulus olduğumuzun; bu vatanın evladı olduğumuzun, aynı soydan geldiğimizin farkına varacağız?

Ne yazık ki, son Soma felaketi bizim bir araya gelmemizi, el ele tutuşmamızı sağladı. Oysa bu gibi acı tablolarla neden ulusça yas tutalım, gözyaşı dökelim?

***

Kimilerinin, kömür ocaklarında ölümün bir kadermiş gibi göstermeye çalışması, dün o ocaktan şehit olarak çıkmış Mehmet’in, Ali’nin, Hasan’ın yaralı, acılı ailesine küfür gibi gelmez mi?

***

Dilerim bu acı felaket sadece hep bana hep bana diyen özel sektör patronlarının vicdanlarına neşter vurur, biz ne yapıyoruz? Dedirtir.

***

Bir arkadaşım anlatıyor.

Yıllar önce Keban Barajında çalışıyordum. Amirimiz Almandı. İşçi emniyetini sağlamak için 17-18 maddelik bir liste asmıştı. Maddelerden birisi de bize gayet gülünç gelen parmaklarımızda ki alyansın işe girerken çıkartılması talimatıydı.

Yıllar sonra İstanbul da bir halı fabrikasın da çalışıyordum. Arkadaşlarımızdan birisinin bir yerden bir yere geçerken parmağındaki yüzük bir halkaya takıldığı için parmağı kopmuştu.

Bu olay üzerine bir zamanlar bir Almanın alaya aldığımız talimatının ne kadar geçerli olduğunu ve Almanya da neden böyle acıların yaşanmadığını anlamıştım…

Bizde bu denetlenmeler neden yapılmıyor? Neden insan canı bu kadar ucuz ve kıymetsiz?

***

Bu acı olayda herkes suçlu…

Ama suçu üzerine alıp ta bende bu felakette azda olsa şu kadar suçluyum diyebilen bir babayiğit çıktımı? Ben bana düşenleri laikiyle yapamadım diyerek haydi eyvallah diyen çıktı mı?

Nerde?... 

***

Bu işe kesin çözüm mü, diyorsunuz?

O halde taşeronların yok sayılması. Bu işlerin taşeronsuz yapılması… işte o kadar!