Bugün birileri seni umutsuzluğa, kimliksizlik ve karamsarlığa sürüklemeye çalışıyor.”

Oysa bu topraklar bin yıldır oyun bozanların yurdudur.

Unutma kardeşim; geçici olanlar gelir geçer, baki olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.

*****************

v “Eğer umut yoksa, sen varsın. Eğer adalet eksikse, onu tamamlayacak olan sensin.

v Bu millet gençliğini kaybettiğinde değil; gençliği kendine küstüğünde çöker.”

Birileri senin kalbini umutsuzlukla doldurmak istiyor kardeşim.

Birileri, “bu ülke bitmiş” dedirtmek için sabah akşam fısıldıyor kulağına.

Birileri, seni devletine küstürmek, seni özünden koparmak, seni yabancılaştırmak için gece gündüz çalışıyor.

Ve sen farkında olmadan, bu toprakların en büyük serveti olan gençliğin üzerinden büyük bir oyun oynanıyor.

******************

Oyun yeni değil…

Tarihin her döneminde Türk’ün bileğini bükemeyenler, aklını bulandırmaya kalktı.

Milletimizin zayıf düştüğü her çağda, dış güçler ve onların içerideki uzantıları aynı yöntemi denedi:

**Gençliği kimliksizleştirmek, milli benliğinden uzaklaştırmak.**

Dün, Osmanlı’nın son döneminde dinin özünü bozan, Allah’a şirk koşan; menfaat için halkın saf inancını sömüren bazı düzenbazlar, ümmetin omuzlarına çökmüştü.

İşte o yüzden, o günün şartlarında tekke ve zaviyeler kapatılmak zorunda kalındı ve yerine dini ilimle, akılla, devlet aklıyla temsil eden Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu.

Yani mesele dine değil; dini kullanarak halkı uyutan karanlığa karşı bir direnişti.

******

Bugün de aynı zihniyet, farklı maskelerle karşında:

“Git kurtul”, “Burada gelecek yok”, “Adalet yok”, “Umut yok” diyorlar.

Ama unutma kardeşim…

Eğer umut yoksa, sen varsın.

Eğer adalet eksikse, onu tamamlayacak olan sensin.

Bu millet, gençliğini kaybettiğinde değil; gençliği kendine küstüğünde çöker.

Bak, tarihe bir kez daha dön:

Malazgirt’te Alparslan, “Ya muzaffer oluruz ya şehit” diyerek ordusuna dua ettiğinde, yanında sen vardın.

Çanakkale’de Mehmetçik siperden sipere “Allahuekber” diyerek koşarken, o iman bugün senin damarlarında dolaşan kanda vardı.

Sakarya’da, Dumlupınar’da, 15 Temmuz gecesi tankların önünde duran o gençler… Hepsi bu milletin umudunun adıdır.

Bugün senden istenen, onların mirasına sahip çıkmandır.

Sana “beyin göçü” diye süsleyip, kaçışı marifet gibi gösteriyorlar.

Oysa bu toprakların göğe yükselen her minaresi, senden gelecek sesi bekliyor.

Bu ülkenin fabrikaları, tarlaları, atölyeleri, sınıfları… Hepsi senin elini, aklını, inancını bekliyor.

Berlin’in soğuğu, Londra’nın sisli göğü seni doyurmaz kardeşim.

Senin toprağın, senin ekmeğin, senin kökün buradadır.

***********

Evet, belki bugünün siyasi iradesi, hükümetleri, yöneticileri seni yormuş, yıldırmış, bazen de kırmış olabilir.

Ama sakın unutma:

Baki olan hükümetler değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.

İktidarlar gelir geçer, yanlış yapanlar da değişir; ama bu devlet, bu milletin alın teriyle, şehit kanıyla, duasıyla yoğrulmuş bir emanettir.

Devlete küsme, çünkü devlet sensin, biziz.

Atalarımız “Devlet-i ebed müddet” derken, saraydan değil; ruhtan, kalpten, inançtan bahsediyordu.

Kur’an diyor ki: “Bir kavim kendini değiştirmedikçe, Allah da onların durumunu değiştirmez.”

Yani senin elindedir değişim.

Sen çalıştıkça, sen inandıkça, sen sabrettikçe oyun bozulur.

Çünkü bu milletin tarihinde hiçbir karanlık sabah sonsuza dek sürmemiştir.

Bugün seni karanlıkla korkutuyorlar, ama karanlığın en koyu anı, sabaha en yakın andır.

Senin yüreğinde Alparslan’ın duası, Fatih’in vizyonu, Mustafa Kemal Atatürk’ün azmi, Mehmet Akif’in duası var.

Sen bu dört sütunu taşırsan, hiçbir oyun bu milleti yıkamaz.

************

O yüzden kardeşim…

Umudunu satma, inancını kiralama, kimliğini unutma!

Bize düşen şikâyet etmek değil; yeniden inşa etmektir.

Kaçmak değil; mücadele etmektir.

Bu topraklarda yeniden şahlanacak olan bir millet varsa, o senin ellerinde yükselecek.

Damarlarındaki asil kanı unutma kardeşim…

Çünkü bu milletin kaderi, senin damarlarında atıyor