Şu sıralar “Gaziantep’in İnsan Tarihi”ni yazmaya çalışıyorum. “Benim Güzel Gazianteplilerim”in devamı bu.
Giriş’i, Seyfi Yurtsever’in uzunca bir şiiriyle süsledim. Eski Gaziantepliler’i anlatan Yurtsever, Avukatlara gelince şöyle demiş:
“Siyah cübbelilerden Hasan Aksoy ve Şefik
Ataşoğlu ve Ahmet, adliyede dört mekik.
Bu devirde beş seçkin hukuku bitirmişti
Ekrem, Nail ve Enver, Zihni, Cemil gelmişti.”
Şiirde sadece ön ismi geçenler Şefik Kargıner, Ahmet Gökçek, Ekrem Cenani, Nail Bilen, Enver Koçak, Zihni Kutlar, Cemil Cahit Güzelbey.
Biri daha vardı ki her halde onu da yazarlar bölümünde anacaktı Şairimiz: Sabri Haksever. Avukatlıkta o yıllarda doğru dürüst ekmek olmasa gerek, Sabri Haksever Savcılığı tercih etmişti, Görevli olduğu Urfa’dan Gaziantep’e dönerken trafik kazasında yaşamını yitirmişti; ışıklar içinde yatsın o güzel insan.
Cemil Cahit Ağabey, ise bir adalet mensubunun cübbe alacak kadar bile para kazanamayışını bir şiirinde dile getirirken, kendini yazarlığa vermişti.
Şiiri yazdığı yıllarda Yargıçtır Cemil Cahit Güzelbey. Ekonomik durumu da kendine yeni bir cübbe alabilecek kadar iyi değildir. O aralar Halkevi Başkanı olan amcası ona bir Yargıç cübbesi armağan etme sözü verir.
Ne var ki verilen söz unutulur. Böylece cüppe beddua-namesi ortaya çıkar:
“Günlerdir hasretle bekler dururum
Gözüm seni nerde arasın cübbe
Aklıma düştükçe göğüs vururum
İçimde kapanmaz yarasın cübbe.
Vait ile el sineye bağlandı
Bir kaç kere şahitlerle sağlandı
Kim derdi ki sözler bütün yalandı
Sözde durmayana sorasın cübbe.
Zaman geçti elbet edilir inkâr
Er olanlar eder vaadinde karar
İpek değildi ya, beş metre astar
Varsın başkasına yarasın cübbe.
Ne seni almağa bende takat var
Ne de kaygın ile did’e rahat var
Aldatana beddua var, hiddet var
Kefen olup onu sarasın cübbe.
Adaletin kırılmaz ya kanadı
Varsın bulunsun bir cübbesiz kadı
EMRAK’ın içinden gitmiyor yâdı.
Diyor; hem şirin hem karasın cübbe.”
Emrak, Cemil Cahit Güzelbey’in şiirlerinde kullandığı mahlastır. Sözlüklerde anlamını bulamadım. Yazar’a sağlığında Emkrak’ın anlamını sormak nasılsa kimsenin aklına gelmedi.
Kitaplarında gerçek adını, soyadını kullanan Güzelbey, makalelerinde Cim-Cim adını kullanırdı. Kendi gitti, bir ömre sığmayacak kadar çok sayıda kitapları, henüz kitaplaşamamış yazıları kaldı geride.
Sen de ışıklar içinde yat Sevgili Cemil Cahit Güzelbey ağabey!