İnsanoğlu bir zamanlar hayatta kalmak içim ‘’HAZ’ alırdı. Yani, acıktığında yer, öfkelendiğinde uzaklaşır, yalnızlaştığında sarılır, yorulduğunda dinlenirdi. Duyguların rehber olduğu bir içgüdüsel yaşam sistemi vardı; beden ve ruh uyum içindeydi.

Ama şimdi… Sanki tersine dönmüş gibiyiz. HAZ almak yani durmak, dinlenmek, ara vermek bir ödül oldu. Sanki ancak tükendiğimizde, bozulduğumuzda, devreler yandığında kendimize izin veriyoruz. Yaşamak için değil, HAZ almak için çalışıyor, yaşıyoruz. Acıkmadan yemek yiyoruz, yalnızken bile bağlantı kurmuyoruz, sinirlendiğimizde susup içine atıyoruz, yorgunluğa rağmen devam ediyoruz. Çünkü durmak, kaybetmek gibi hissettiriyor bize.

Duygular bastırıldıkça, beden ve ruh senkronunu kaybediyor. Oysa HAZ sadece ‘’ uyarı’’ değil, bir ‘’çağrıdır’ ’Seni kendine çağırır. ‘’Dur ve bak’’ der. ‘’ Gerçekten aç mısın? Yoksa ‘’sadece boş musun?’’ ‘’Gerçekten öfkeli misin? Yoksa duyulmaman mı kızdırıyor seni?’’ ‘’Yorgun musun? Yoksa sadece kendinden mi kaçıyorsun?’’
Modern insan, bu durmaları unuttu. HAZ’ın içeriğini anlamadan, sadece etkisini yaşar oldu. Ve bu yorgunluğun adı artık yalnızca fiziksel tükenmişlik değil: ruhsal bir eksiklik. Yaşamak için HAZ alan canlılar, artık HAZ alabilmek için yaşar hale geldi. Ne büyük bir değişim… Ve ne büyük kayıp.

Belki de hayat, bir şeyleri başarmaktan çok, kendimize sık sık şu soruyu sormayı gerektiriyor:

‘’Bugün gerçekten yaşadım mı, yoksa sadece durabilmek için mi koştum?’’
Dinlenmek, zaman kaybı değil; kendini yeniden bulmanın sessiz isyanıdır.
Sadece bedenini değil, kalbini de dinlendirdiğin bir an düşün, sevgili okur.

Açken doyduğun, öfkeliyken anlaşıldığın, yalnızken hissedildiğin, yorgunken sarıldığın bir an… Varsa, ne mutlu. Yoksa o anı kendine hediye et, lütfen.
Unutma, yaşam sadece ilerlemekten ibaret değil. Bazen durmak, geri çekilmek, bir nefes almak; en büyük cesarettir. Kendini bu dünyada hayatta tutmaya değil, gerçekten yaşamaya layık gör.

Ve bir gün olur da çok koşmuş, çok vermiş, çok susmuş hissedersen…
Dur. HAZ al. Çünkü bu dünya seni yormadan da dönebilir.
Yeter ki sen, kendine dönmeyi unutma.
Sevgiyle,