“Ne yazayım?” diyorum.
“Kongre süreci ile ilgili düşüncelerin nedir?” diyorlar.
“Hiç” diyorum;
Koca bir Hiç…
**
Seçimler öncesi, mevcut il ve ilçe yönetimleri Genel Merkez’e tepki için istifa etti mi?
Etti…
Genel merkez seçim öncesi kaos yaşanmasın diye, hiç başka isim yokmuş gibi istifa edenleri tekrar atadı mı?
Atadı…
Genel Merkez, seçim sonrası ne yaptı?
Hiç…
Seçim öncesi partiyi zora sokacak şekilde istifa edilmesine ne cevap verilmiş oldu?
Hiç…
2 Belediye Başkanı, 10 meclis üyesi istifa etti. Ne yapıldı?
Hiç…
Mevcut koltuklarını korumak isteyen yönetimler, mahalle temsilcileri ile karşı karşıya geldi. Delege savaşları partiliyi yine böldü. Gerginliği azaltmak için ne tedbir alındı?
Hiç…
Nizip ilçe başkanının kendi ailesinden 29 kişiyi delege yazdığı ortaya çıktı. Nizip ilçe başkanı ile ilgili parti disiplininde nasıl bir süreç işleyecek?
Hiç…
**
İlçe başkanları kendi yazabildikleri(!) delegelerin oylarına güvenerek yeniden adaylar…
Karşılarında mahalle temsilcilerinin yazabildiği(!) delegelerle seçimi kazanmaya çalışan adaylar var.
Anlayacağınız seçimlerde seçilmiş değil, yazılmış delegeler oy kullanacak…
Buna da parti içi demokrasi diyorlar…
Ama asıl partili, hiçbir yerde…
**
“Bu istifalardan, bu düzensizlikten kim sorumlu?” diyoruz. Partinin anlı şanlı milletvekili diyor ki; “Biz suçlu değiliz hiç…”
Partinin milletvekillerinden biri, Atatürk’ü müfredatan çıkarmaya çalışan milli eğitim bakanını karşılamaya gidiyor. Böyle bir durumda partilinin, parti organlarının tepkisi ne olacak diye sorarsanız;
Yine koca bir hiç…
Düzenin, parti disiplininin hiç olduğu, yapanın yanına kar kaldığı, parti görevlisinin bile kendi kafasına göre siyaset yaptığı bir ortamda, “ne olacak?” diye soruyorsunuz…
Yazılan delegelerle örgüt iradesinden mi bahsedelim, isimler değişse de hiçbir şeyin değişmeyeceğini bile bile değişimden mi dem vuralım?
Bu kadar hiçliğin ortasında, nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
Bu kadar hiçe nasıl bir yorum yapılabilir?
En iyisi Hiç konuşmamak…
