Teknolojinin bu denli gelişmediği zamanlarda, insanoğlunun öğrenme ve eğitilme kaynağı kitaplardı. Kişiler merak ettiği konu her neyse onun üzerine araştırma yapardı. Topladığı pek çok bilgiyi de kendi kafasında süzer ve doğrusunu bulurdu. Bilgiye ulaşmak zaman ve emek isterdi.
Günümüzde, internet sayesinde bilgiye ulaşmak çok kolay.
Oturduğunuz yerden gelmiş geçmiş bütün medeniyetler öğrenilebiliyor. Bir ucundan öteki ucuna dünya küçücük avuçlara sığabiliyor. Yeter ki ne aradığımızın ve nerede bulacağımızın farkında olalım. Zira internet ortamında herkes bir şeyler yazıyor. Bir konunun binlerce, milyonlarca tanımlaması bulunabiliyor.
Doğru bilgi?
Yanlış bilgi?
Doğru ve yanlış bilginin ayrım noktasını nasıl bulacağız?
Zaten öğrenmek ve araştırmak için web sayfalarında dolaşmıyor muyduk?
Bilgi kirliliğinin içinde insanoğlu, doğru ve yanlış arasında; ikilemlerin içinde kaldı ve yaşamının her alanında ikilemler yaşamaya başladı. Dostlukları, arkadaşlıkları, aşkları, sevdaları sağlıklı tercihi olamadı. Davranışlarında tutarlı olamadı. Kendisini doğrudan ilgilendiren olaylar karşısında bile tutarlı karalar alamadı.
Öyle ki, toplumsal konuların önceliğinde ilk bireysel kâr-zarar hesabını yaptı. “Ya şöyle olursa, ya böyle olursa”, ‘ya’ ile başlayan ‘sa’ ile biten soru işaretli ‘ortada kalmış kişilik’ cümleleri yaşamlara karakter oldu.
Bir de şikâyet ediyoruz, güvenilir insan az, insanlık bozuldu, diye.
Sanki uzaydan birileri geliyor ve dünya insanının karakterini bozuyormuş gibi…
Sevgiyle