Siyaset, firavunun sarayıysa; hak günü, hakkı söylemek için siyasetin içinde olmak gerekir.

Ama siyaset, bireysel çıkar için değil, milletin menfaati için yapılır.

Menfaat dediğin; çoğunluğu değil, çoğulu temsil etmek ve adalet dengesini kurmaktır.
Bugün görüyoruz ki siyaset, firavunun sarayından çıkıp bataklığa gömülmüş durumda.
Musa’ları da bataklığına çekiyor, yok ediyor.

Milletin oyu ile seçilenler…
Makam-mevki sahibi olanlar…
Seçenlere tepeden bakıyor, iradelerine el koyuyor.
Seçmenine sormadan, milletin oyunu pazarlık masasına koyuyor, tezgâhta satılığa çıkarıyor.

İnsanız elbet.
Yaşadıklarımız, gördüklerimiz, öğrendiklerimiz; düşüncelerimizi değiştirir.
Dün karşı çıktığımıza bugün hak verebilir, anlayış gösterebilir, hatta destek olabiliriz.
Bu, insani bir durumdur.
Ve insanların düşüncelerine saygı duymak, erdemli insanların vazifesidir.

Ama!
Makam sahibiyseniz…
Ve oraya sizi seçmeniniz getirdiyse…
Partiniz ne olursa olsun, bulunduğunuz koltuğu; sizi oraya taşıyan milli iradeye sormadan başka bir partiye taşımanız etik midir?
Bu, milletin iradesine el koymak değil mi?

Madem bulunduğunuz parti milletin çıkarlarına ihanet ediyor…
Madem sizin hizmet etmenizi engelliyor…
Ve siz de kendinizi Musa olarak görüyorsunuz…
O zaman önce seçmeninizin rızasını alın!
Onlar istemiyorsa, aynı düşüncede değillerse; buna saygı duyun.

Menfaati ayaklar altına alıp, istifa edin.
Çünkü milli iradeyi temsil edecek vekili de başkanı da, yine millet seçmelidir.

Bugün köle pazarında kendi rızasıyla satılığa çıkan siyasileri görünce sormak istiyorum:
Aynaya baktığınızda, seçmenine ihanet eden yüzünüz vicdanınızı sızlatmıyor mu?

Seçmene gelince…
Ülkesinin geleceğini para için satanı…
Günü kurtarmak için oy verenleri…
Görmezden gelemeyiz.

İğneyi siyasilere batırırken, çuvaldızı kendimize de batırmalıyız.
Çünkü “İnsan, hak ettiği gibi yönetilir.”
Ne yazık ki seçmen neyse, seçilen de o oluyor…
Canım öksüz ülkemde…

Ve günümüz siyasetinde Musa’lar ya toprak altında, ya zindanlarda yok olup gidiyor.