Günümüz küresel ekonomi düzeninde sermaye, mal ve hizmet akışlarının yanı sıra karşılıksız varlık transferleri de giderek daha fazla önem kazanıyor. İlk bakışta görünmez bir ekonomik hareket olarak değerlendirilen bu kavram, aslında ülkelerin dış dengeleri, gelir dağılımı, refah paylaşımı ve sosyal dayanışma düzeyleri üzerinde oldukça belirleyici bir rol oynuyor. “Karşılıksız varlık transferi” terimi, bir tarafın diğer tarafa herhangi bir mal, hizmet ya da finansal varlık sağladığı, ancak buna karşılık doğrudan bir ekonomik bedel veya yükümlülük talep edilmediği durumları ifade eder. Kısaca, bir ülke, kurum veya birey tarafından yapılan bu tür transferler; ekonomik bir alışveriş değil, daha çok bir yardım, bağış ya da yükümlülük gerektirmeyen aktarım niteliği taşır.

Karşılıksız Varlık Transferlerinin Temel Yapısı

Ekonomik hesaplarda karşılıksız transferler, genellikle “cari transferler” ya da “sermaye transferleri” başlığı altında ele alınır. Ancak “karşılıksız varlık transferi” ifadesi, özellikle sermaye hesabı içerisinde yer alan ve ülkeler arası net varlık değişimlerini etkileyen işlemleri tanımlar. Örneğin, bir ülkenin diğerine borcunun silinmesi, bağış şeklinde yapılan yatırım malı gönderimi veya göçmenlerin yerleşim sırasında beraberinde getirdiği varlıklar bu kapsamdadır.

Bu tür transferlerin en belirgin özelliği, bir ekonomik değerin el değiştirmesiyle birlikte herhangi bir karşı edim gerektirmemesidir. Dolayısıyla bu işlemler, ülkenin dış finansal pozisyonunda doğrudan bir değişim yaratır. Ulusal muhasebe sisteminde, karşılıksız varlık transferleri genellikle “net borç verme veya alma kapasitesine” etki eder ve dış dengenin belirlenmesinde önemli bir bileşen oluşturur.

Uluslararası Düzeyde Karşılıksız Transferlerin Görünümleri

Küresel ekonomi açısından bakıldığında, karşılıksız varlık transferleri çoğunlukla gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere doğru bir yönelime sahiptir. Uluslararası kalkınma yardımları, afet sonrası yeniden yapılanma hibeleri, borç affı girişimleri ya da teknik yardım fonları, bu akışın somut örneklerini oluşturur. Özellikle Dünya Bankası, IMF ve OECD gibi kuruluşların çerçevesinde yürütülen hibeler, birçok ülkenin finansal kırılganlığını azaltarak ekonomik toparlanmayı desteklemektedir.

Bununla birlikte, karşılıksız varlık transferleri yalnızca devletler arası bir mekanizma değildir. Küresel göç hareketleri, diasporaların ülkelerine gönderdiği fonlar veya vakıflar aracılığıyla yapılan büyük ölçekli bağışlar da aynı kategoriye girer. Bu tür bireysel ya da kurumsal transferler, gelişmekte olan ekonomilerde döviz rezervlerini artırırken, aynı zamanda sosyal refahın bölgesel olarak dengelenmesine katkıda bulunur.

Türkiye özelinde bakıldığında, bu tür transferlerin belirli dönemlerde ödemeler dengesi üzerinde olumlu etkiler yarattığı görülmektedir. Özellikle yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarının ülkeye gönderdikleri karşılıksız transferler —örneğin hibe niteliğindeki döviz girişleri veya bağışlar— finansal istikrar açısından dikkate değer bir unsur oluşturmaktadır.

Makroekonomik Etkiler ve Denge Unsurları

Karşılıksız varlık transferleri, doğrudan üretim veya ihracat artışı yaratmamakla birlikte, ekonominin finansal yapısında dolaylı etkiler doğurur. Öncelikle, bu transferler ülkelerin net dış varlık pozisyonunu iyileştirebilir; çünkü alınan karşılıksız transferler, borçlanma ihtiyacını azaltır ve döviz rezervlerinin güçlenmesine yardımcı olur.

İkincil olarak, bu akışlar sosyal ve bölgesel kalkınmayı destekleyen bir fonlama kaynağına dönüşebilir. Örneğin, bir ülkenin aldığı uluslararası hibelerle altyapı projeleri finanse edilirse, bu durum hem istihdamı hem de üretkenliği artırır. Bu yönüyle, karşılıksız transferler kısa vadede tüketim talebini, uzun vadede ise yatırım kapasitesini destekleyen bir işlev görür.

Ancak bu mekanizma her zaman istikrarlı bir yapı sergilemez. Karşılıksız transferlere aşırı bağımlılık, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, “yardım bağımlılığı” riskini doğurabilir. Bu durum, yerel üretim kapasitesinin zayıflamasına, mali disiplinin gevşemesine ve sürdürülebilir büyüme dinamiklerinin bozulmasına neden olabilir. Bu nedenle, alınan karşılıksız transferlerin ekonomik verimlilik yaratacak alanlara yönlendirilmesi kritik önem taşır.

Finansal İstikrar ve Dış Denge Üzerindeki Rolü

Ekonomik dengelerin hassas olduğu dönemlerde karşılıksız varlık transferleri, bir ülkenin finansal istikrarına “tampon mekanizması” işlevi görebilir. Örneğin, bir doğal afet ya da ekonomik kriz sonrasında uluslararası kuruluşlardan alınan hibeler, cari açığın finansmanında geçici bir rahatlama sağlar. Böylece ülke, dış borçlanma ihtiyacını sınırlı tutarak para birimi üzerindeki baskıyı azaltabilir.

Öte yandan, bazı ülkelerde dış yardımların veya karşılıksız varlık transferlerinin kötü yönetimi, kaynakların etkin kullanılmaması riskini beraberinde getirmiştir. Şeffaflık eksikliği ve denetim yetersizliği, bu tür transferlerin ekonomik faydasını düşürür. Bu nedenle, özellikle gelişmekte olan ekonomiler için karşılıksız transferlerin izlenmesi, yönlendirilmesi ve sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu hale getirilmesi bir politika önceliği olmalıdır.

Sonuç: Görünmeyen Kaynakların Görünür Etkisi

Karşılıksız varlık transferi kavramı, yüzeyde basit bir “bağış” veya “hibe” hareketi gibi görünse de ekonominin derin yapısında çok daha karmaşık bir rol oynar. Bu transferler; dış dengenin sürdürülebilirliği, mali disiplinin güçlendirilmesi, sosyal dayanışmanın artırılması ve kriz sonrası toparlanmanın hızlanması açısından stratejik bir unsurdur.

Geleceğe dönük bir perspektifle bakıldığında, ülkelerin bu tür varlık transferlerini yalnızca kısa vadeli rahatlama aracı olarak değil, uzun vadeli ekonomik direncin bir bileşeni olarak ele almaları gerekir. Etkin yönetilen karşılıksız varlık transferleri, sadece bir mali destek değil; aynı zamanda bir güven, dayanışma ve sürdürülebilir kalkınma göstergesidir.

Ekonominin görünmeyen akışları içinde yer alan bu transferler, küresel ölçekte adaletli kaynak paylaşımının da simgesidir. Dolayısıyla, karşılıksız varlık transferlerinin ekonomideki yeri yalnızca sayısal bir denge unsuru değil, aynı zamanda ekonomik vicdanın bir ifadesidir.

ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar