Günümüzde bir babanın evladına “sen içki içmeyeceksin” diye talimat niteliğinde bir direktifinin o evlat tarafından önemsenmediği bir zamanda…
Kalkarda seninle ilgisi alakası olmayan bir başkasının içtiği içkiye, içtiği içkinin nevine ya da suyuna, mezesine karışırsan…
***
“Adeta sırattan geçiyor, keskin bir bıçağın üzerinde yürüyoruz. Asla bir pazarlık içinde değiliz, taviz verme, geri adım atma asla söz konusu değil.”
***
Bunlar güzel sözler.
İnsanın içini ferahlatan, aydınlatan sözler…
Yıllarca şehitleri için, gözyaşı döken; anaların babaların, bacıların kardeşlerin, dul kalan eşlerin, yavukluların, yavruların içine güneş gibi doğan sözler…
Daha daha artık kanın duracağının habercisiymiş gibi, ninni gibi gelen sözler…
***
Bu güzel sözlerin söylendiği bir ortamda:
“Bunların ne içtiklerini gerçekten merak ediyorum. CHP Genel Başkanı bir röportajında ne içtiklerini söylemiş. Meğer rakıyı sulu içiyorlarmış. Siz böyle içmeye devam ederseniz elbette Rize’nin tulumuna da çıkar gayda dersiniz. Rize’ye gidiyorum deyip İskoçya’ya gidersen ne ben şaşırırım, ne de millet. Elifi mertek, tulumu gayda, zurnayı görse trompet sanır…
***
Bırakın herkes ne içerse içsin.
Unutmayın ki; her koyun kendi bacağından asılır. Kimse kimsenin de mezarına giremez.
Benim sevabım bana, sizin günahın size…