Her ne kadar spor yazarlığı için kalemimizi ele alsak da dünyayı güzelleştiren kadınlarımızın gününe değinmemek olmaz.

            Kadınlar, yeryüzünün en önemli varlıklarıdır. Peygamber efendimiz(S.A.V)’de dediği gibi: “kadınlar bizlere Allahın emanetidir.” Üstelik kadınların diri diri gömüldüğü dönemde, kadınlara sahip çıkan din İslam dinidir. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda kadınlara seçme seçilme hakkını ilk veren, bunu tüm dünyaya yayan bizim milletimizdir. Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK bir sözünde “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürülmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” demiştir. Yine ünlü şairimiz olan Can YÜCEL’e bir gün sormuşlar. Neden hep babanıza şiir yazıyorsunuz da annenize  yazmıyorsunuz? Şairimiz cevabında ise; “annemi anlatacak kadar şair olamadım”demiştir.

            Bunun gibi bir çok örnekler mevcuttur. Demem o ki; kadınlara bu kadar önem veren atalarımızın torunları olarak bunu daha da üst seviyelere çıkarmamız gerekmektedir.  Bir ailenin bütün yükünü evin kadını çekip çevirir. Sadece bununla da kalmaz.  Bir kadın 9 ay boyunca karnında evladını taşır. Sırf bunun hakkını ödemeye kalksak altından kalkamayız.

  Her zaman el üstünde tutulmayı hak eden kadınlarımızın 8 Mart Kadınlar Gününü en içten dileklerimle kutluyorum. Dilerim ki bu değer her geçen gün daha da artarak devam eder. Kadına şiddet ise katiyen kabul edilemez.

Kadına tekme atmak, sadece karnındaki çocuğun hakkıdır.    

 

Şimdi gelelim Gaziantep Futbol Kulübüne;

Bardağın caşmasına son damla olan Gençlerbirliği maçında özlenen tablo niteliğinde bir müsabakaya şahit olduk. Mutlak galibiyetle çıkılan maçta, 18. Dakikada yenilen gol galibiyete olan inancı yitirmemişti. Lakin 58. Dakikada Mirallas’ın kırmızı kartı eyvah!dedirtti.

İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Sanki takımın 10 kişi kalmaya ihtiyacı varmış gibi  kırmızı karttan 1 dakika sonra golü bulup beraberliği yakalıyoruz. Ve sonrasında inanılmaz bir reaksiyon veriyoruz.  Sürekli Gençlerbirliği kalesinde ardı arkası kesilmeyen ataklarla saldırıyoruz. Tabi ki kontra da geliyor. Lakin kalede Günay öyle güzel kurtarışlar yapıyor ki galibiyette büyük rol oynuyor. Nitekim öne geçtiğimiz galibiyet golünde payı çok büyük.

            Muhteşem geri dönüş dedirten Gençlerbirliği maçından geriye kalan tek olumsuz hareket, Mirallas’ın kırmızıya sebep olan hareketidir. Her zaman böyle şanslı olamayabiliriz. Kırmızı kart futbolun doğasında vardır. Lakin burada Mirallas’ın yaptığı doğa dışı olaydır. Bu hususta Mirallas kesinlikle uyarılmalıdır. 

 

            Beşiktaş deplasmanına Gençlerbirliği galibiyetiyle gelmek oldukça önemliydi. Bunu da başardık. Takım bu galibiyetle özgüven kazanmış bir durumdayken acaba neden bu kadar savunmada kaldık. Gaziantep FK, oyunun büyük  bölümünü kendi alanında kabul etti. Etkili ataklarla tehlikeli oldu. Yine de savunmada bu kadar oyun kabul edilmemeli. Bu, büyük risk. Merak ediyorum, neden takım 2-0 geriye düşene kadar hep savunma yaparken, bu skordan sonra saldırıya geçmeye başladı? Hücumlarla birlikte penaltı ile farkı bire düşürmeyi başardık. Atakların akabinde Felipe’nin nefis şutu direkten dönünce şanssızlığımıza razı olduk.

     Demek ki savunmaya kapanmak yerine hucüm yapmak daha etkili oluyormuş. Yalnız bu geç kalınmış hücum oldu. Rakip takım kim olursa olsun bu kadar savunma yapmanın bir mânâsı yoktur. En iyi hücum, hücumdur. Savunma değildir. Bu kadar aşırı savunma anlayışından vazgeçilmelidir.

            Mağlubiyetin en büyük faktörü şüphesiz maçın hakemi METE KALKAVAN’dır.  

Beşiktaş’ın ilk attığı golde Kenan’a yapılan harekete faul çalmayınca dönüşü ilk golü yememize sebep oldu. Gaziantepli oyuncular kime temas etse hakem düdüğü çalıyor. Gaziantepli oyuncuları kasap gibi doğruyorlar, hakem gözlüğünü takıyor. Acaba bu gözlük TFF’nin gözlüğü müydü? Yoksa başka birileri mi takıyor? Sonrasında ise artık dayanamayan Gaziantepli oyuncular itiraz edince sarı kartı gösteriyor. Diğerlerine de elinde sarı gösterip, tehdit ediyor. Lütfen dikkat!uyarmıyor, tehdit ediyor. Çünkü hiçbir hakemlik eğitiminde elinizdeki kartı gösterip oyuncuları susturun demez.

Kural ve talimatta der ki; eğer bütün oyuncuları uyarmanız gerekiyorsa, bunu oyunculara sesli olarak söylerken vücut dilinizi de kullanarak yapın. Oyunculara dönerek, iki elinizle yarım çember çizer gibi bütün oyuncuları işaret edin ve elinizde kart var gibi göstererek sesli olarak söyleyin. Böylelikle hem bütün takım duyar hem de izleyenler anlar ki takımı itiraz hususunda uyardınız.

Peki Mete KALKAVAN ne yapıyor? Eline almış kartı akıllı olun der gibi oyunculara gösteriyor. Oyuncularda haliyle yapılan faullere sessiz kalan ve kalmaya da devam edecek olan hakemin tavrını anlayınca ister istemez çekimser oynamak zorunda kalıyorlar. Bu gayet normal. Çünkü bir hakem yapılan faullere sessiz kalırsa, oyuncular haliyle psikolojik olarak çekimser kalır. Bu da demek oluyor ki hakem takımın kaderiyle oynuyor.

Daha önceki yazımda da hakemlerden sitem etmiş, yönetimi uyarmıştım.

Şimdi bütün yönetime yine sesleniyorum. Siz böyle sessiz kalmaya, olanları görmemeye devam ettikçe bu takımı daha çok yakarlar. Her maçta farklı hakem olacaktır; ama aynı gözlüğü yine takarlar. Böyle olunca da biz bu hakemlerden daha çok çekeriz.

Acaba TFF bir gözlükte size mi verdi?diye düşünmeye başlıyorum.

Mutlu haftalar diliyorum.