Bu yaşıma kadar öğrendiğim en net gerçeklerden biri şu: kötülük asla tesadüfen yapılmaz. Birini kırmak, incitmek, hakkını yemek…
Bunların hepsi bilinçli tercihlerdir. Kötülüğün ardında her zaman bir farkındalık, bir hesap, bir ‘’bile bile’’ vardır. İnsan, ağzından çıkan sözün nerelere değeceğini, attığı adımın kimleri yaralayacağını bilir. Ama yine de yapmayı seçer, bile isteye.
İyilik ise tam tersidir. O, planlanmaz. Hesap kitap yapılmaz. İçten gelir. Bazen bir kapı tutuşta, bazen sadece yan yana sessizce duruşta saklıdır. İyilik, bir karşılık beklentisi olmadan, hatta çoğu zaman farkına bile varmadan kendiliğinden akar. Çünkü iyilik, ruhun doğal refleksidir.
Belki de bu yüzden kötülük ağır gelir; içine taş bağlar insanın. İyilik ise hafifletir, huzur verir. Kötülüğün bilinci vardır, iyiliğinse yüreği.
Ve ben artık biliyorum… İnsanların ne olduklarını anlamak için söylediklerine değil, farkında olmadan yaptıklarına bakmalı. Çünkü gerçek karakter, bilinçli kötülükle değil, bilinçsiz iyilikte ortaya çıkar.
Çünkü günün sonunda, bilinçli kötülük yapanlar kendi karanlıklarında boğulurken, bilinçsiz iyilik yapanlar hiç fark etmeden başkalarının hayatına ışık olur. Ve ben, karanlıkta kalmaktansa, farkında bile olmadan ışık yakanlardan olmayı seçiyorum.