Bugün ABD’nin Suriye sınırında bir NATO ülkesi olarak ülkemize karşı uyguladığı durum ortadadır.
ABD’nin nasıl bir dost olduğunu anlamak, yani ha böyle, ha şöyle için, 1964 Kıbrıs Çıkartması ile ilgili Başkan Johnson’un, Başbakan İsmet İnönü’nün yazdığı mektubu siz değerli okurlarıma sunmak istedim.
***
05 Haziran 1964 tarihli Başkan Johnson’nun İsmet İnönü’ye yazdığı mektup:
“Sayın Bay Başkan,
Türkiye Hükümetinin, Kıbrıs’ın bir kısmını askeri kuvvetle işgal etmek üzere müdahalede bulunmağa karar vermeyi tasarladığı hakkında büyükelçi vasıtasıyla sizden ve Dışişleri Bakanınızdan aldığım haber beni ciddi surette endişeye sevk etmektedir. En dostane ve açık şekilde belirtmek isterim ki, geniş çapta neticeler tevlit edecek böyle bir hareketin Türkiye tarafından takip edilmesini, Hükümetinizin bizimle evvelden tam bir istişarede bulunmak hususundaki taahhüdü ile kabili telif addetmiyorum. Büyükelçi Hare, görüşlerimi öğrenmek üzere kararlarınızı birkaç saat geciktirmiş olduğunuzu bana bildirdi.
Yıllar boyunca Türkiye’yi en sağlam şekilde desteklediğini ispat etmiş olan Amerika gibi bir müttefikine, bu şekilde sonuçları olan tek taraflı bir kararla karşı karşıya bırakılmasının Hükümetiniz bakımından doğru olduğuna hakikaten inanıp inanmadığınızı sizden sorarım. Binaenaleyh, böyle bir harekete girişmeden önce Birleşik Amerika Devletleri ile tam bir istişarede bulunmak sorumluluğunu kabul etmenizi özellikle rica etmek zorundayım.
1960 tarihli Garanti Antlaşması uyarınca böyle bir müdahalenin caiz olduğu kanaatinde bulunduğunuz intibaındayım. Bununla beraber, Türkiye’nin tasarladığı müdahalenin, Garanti Antlaşması tarafından açıklıkla önlenen çözüm sureti olan bölüşmeyi gerçekleştirme gayesine matuf olacağı yolundaki anlayışımıza dikkatinizi çekmek zorundayım. Ayrıca, söz konusu Antlaşma teminatçı devletlerarasında istişareyi gerektirmektedir. Birleşik Amerika, bu durumda, bütün istişare imkânlarının hiçbir şekilde tüketilmediği ve dolayısıyla, tek taraflı harekete geçme hakkında da henüz kabili istimal olmadığı kanaatindeyim.
Diğer taraftan, Bay Başkan, NATO vecibelerine de dikkatinizi çekmek zorundayım. Kıbrıs’a vaki olacak Türk müdahalesinin, Türk-Yunan kuvvetleri arasında silahlı bir çatışmaya sürükleneceği hususunda zihninizde en ufak bir tereddüt olmamalıdır. Dışişleri Bakanı Rusk, La Haye’de yapılan son NATO toplantısında Türkiye ile Yunanistan arasında bir savaşın ‘kelimenin tam anlamıyla düşünülemez’ olarak telakki edilmesi gerektiğini beyan etmişti. NATO’ya katılmak, esası icabı olarak, NATO memleketlerinin birbiriyle savaş yapmayacaklarını kabul etmek demektir.
Almanya ve Fransa, NATO’da müttefik olmakla yüzyıllık kin ve düşmanlıklarını gömmüşlerdir. Aynı şeyin Yunanistan ve Türkiye’den de beklenmesi gerekir. Ayrıca, Türkiye tarafından Kıbrıs’a yapılacak askeri bir müdahale Sovyetler Birliği’nin konuya doğrudan doğruya karışmasına yol açabilir. NATO müttefiklerimizin tam rıza ve muvafakatleri olmadan Türkiye’nin girişeceği bir hareket sonucunda ortaya çıkacak bir Sovyet müdahalesine karşı Türkiye’yi korumak mükellefiyetleri olup olmadığını müzakere etmek fırsatını bulmamış olduklarını takdir buyuracağımız kanaatindeyim.
Diğer yönden, Bay Başkan, bir Birleşmiş Milletler üyesi olan Türkiye’nin vecibeleri dolayısıyla da endişe duymaktayım. Birleşmiş Milletler Ada’da barışı korumak için kuvvet temin etmiştir. Bu kuvvetlerin görevi zor olmuştur. Fakat, geçen son birkaç hafta içinde, Ada’daki şiddet hareketlerinin azaltılmasında tedrici bir şekilde muvaffak olmuşlardır. Birleşmiş Milletler arabulucusu henüz işini bitirmemiştir. Hiç şüphem yok ki, Birleşmiş Milletler üyelerinin çoğunluğu, Birleşmiş Milletler gayretlerini baltalayacak olan bu zor meseleye Birleşmiş Milletlertarafından makul ve barşçı bir hal tarzı bulunmasına yardım edebilecek her hangi bir ümidi yıkacak olan Türkiye’nin tek yönlü hareketinde en sert bir şekilde tepki gösterecektir.
Aynı zamanda, Bay Başkan, askeri yardım alanında Türkiye ve Birleşik Devletler arasında mevcut iki taraflı anlaşmaya dikkatinizi çekmek isterim. Türkiye ile aramızda mevcut (Temmuz/1947) tarihli anlaşmanın IV üncü maddesi mucibince, askeri yardımın, veriliş maksatlarından başka amaçlarla kullanılmaması için, Hükümetinizin, Birleşik Devletlerin muvafakatini alması icap etmektedir.
Hükümetiniz bu şartı tamamen anlamış bulunduğunu muhtelif vesilelerle Birleşik Devletlere bildirmiştir. Mevcut şartlar tahtında Türkiye’nin Kıbrıs’a yapacağı bir müdahalede Amerika tarafından temin edilmiş olan askeri malzemenin kullanılmasına Birleşik Devletlerin muvafakat edemeyeceğini size bütün samimiyetimle ifade etmek isterim.
(Devam edecek)