İlaç dediğimiz şey sadece reçeteyle alınan kutularda saklı değildir. Hayatın kendi eczanesi vardır. Kimine bir fincan kahve iyi gelir, kimine bir çocuğun gülüşü. Kimisi için anne babasının varlığı, kimisi için sabahın serinliğinde yapılan kısa bir yürüyüş.
Gülmek mesela…En ucuz, en kolay, en yan etkisiz ilaçtır. Kalbinin sıkıştığını hissettiğinde bir kahkaha, ruhuna en hızlı ulaşan şifadır.
Bir hayvanı sevmek, karnını doyurmak da ilaçtır. Çünkü sadece ona değil, aslında kendine de merhem sürersin o an. İçindeki şefkat damarına kan yürür.
Bir çocuğun başını okşamak, gözlerindeki mutluluğu görmek de insana ilaçtır. Çünkü sen onu sevindirirken aslında kendin iyileşirsin.
Bazen de sadece varlık yetiyor. Anne babanın sağlıklı oluşu, bir sevgilinin elinde tutması…Bunlar hiçbir eczanenin rafında bulunmaz ama en güçlü ilaçtır.
Ve en önemlisi… Sevmek ve sevilmek. Dünyanın en pahalı, en bulunmaz, en değerli ilacıdır bu. Kalbi yaralı olanı da iyileştirir, umudu tükenenin içine ışık düşürür.
Evet ilaç asıl hayatın içindedir. Yeter ki görmesini bilelim, kıymet bilmeyi bilelim.
Ve belki de en büyük sır şudur: İlaç sandığımız şey aslında birbirimize dokunuşumuzdadır. Bir kahve fincanında değil, paylaşımında… Bir yürüyüş yolunda değil, yanında yürüyen kişide… Bir gülüşte değil, o gülüşü seninle paylaşanda. Çünkü gerçek şifa, sevmekte ve sevilmekte saklıdır. Hayatın en güçlü eczanesi işte budur.