Para insanı padişah da yapar, kral da…
Nasıl mı?
Anlatayım:
Otuz Beş Yaş şiirinin şairi Cahit Sıtkı Tarancı, “Yaş otuz beş, yolun yarısı eder” demesine rağmen, yolun yarısına ulaşamadan hayata veda etmiştir.
Bir yarışmada birincilik kazanan bu şiirinin son kıtasında şair der ki:
“Neylersin ölüm herkesin başında,
Uyudun, uyanmadın olacak.
Kim bilir, nerde, nasıl, kaç yaşında
Bir namazlık saltanatın olacak?
Taht misali o musalla taşında.”
xxx
Şair, eğer diyor, ülkene, şehrine, etrafına bir faydan olduysa, sen musallada yatarken cemaatin çok olacak. İşte o zaman sen geniş bir alan üzerinde büyük kitlelere hükmeden bir padişah, bir kral gibi olacaksın.
Bir Cherokee Atasözü derki: “Doğduğunuz zaman siz ağladınız, dünya güldü. Öyle bir hayat yaşayın ki, öldüğünüzde dünya ağlasın siz gülümseyin.”
xxx
Cahit Sıtkı, gerçek olması gerekeni söylüyor.
Ama gerçek yaşamda bu böyle midir?
xxx
Bakıyorsunuz adam ne bir eser meydana getirmiş ne de ülke için bir şeyler yapmış; ama para çok; nasıl elde etmişse etmiş, orası önemli değil.
Kendisini bir kenara koyun, bir yakınının vefatı halinde ölen, musalla taşında kralda oluyor, padişah da!
xxx
Para insana kuvvet verir ama her şey değildir; bilene.
Ama o paradan, para sahibi çok şeylerde istifade eder.
Bir kere yalakaları çoğalır. Eğer yalakaların yaptıklarını sahi zannederse, burun biraz daha yukarıya kalkar.
Çok şeyden yoksun olduğu halde, yavaş, yavaş her şeyi bildiğini sanır. Bu sanı, burnunun biraz daha yukarı kalkmasına sebep olur.
xxx
Zamanında serveti nasıl elde ettiğini bilmediğiniz bir para babası iflas edip, elde, başta hiçbir şeyi kalmadığında, rüzgâr ters esmeye başlar.
Kendisi veya yakınlarının birinin yolu musalla taşına uğrarsa, orada değil padişah kral, mahalle muhtarı bile olamadığı görülür.
xxx
Acaba bu hal ve vaziyet yalnız bizim ülkeye has bir durum mudur; yoksa her ülkede durum böyle midir?
Ve bu yalakalık niye?