Hayatın zaten kendisi başlı başına bir muamma. Yarın ne olacak, kiminle yüreyeceğiz, hangi kelime hangi yaraya dokunacak, bilmiyoruz. Bu kadar bilinmezliğin ortasında insan, ruhuna en çok netlik borçlu aslında. Çünkü belirsizlik, ruhun en sessiz zehri. Sinsi, yavaş ve derinden yakan bir sancı gibi.
Ben, beni nereye koyduğundan emin olmadığım herkesten kendi kendime çekiliyorum. Çünkü bilirim ki konumlandırılamamak bir insanın taşıyabileceği en ağır yüklerden biridir. Ne dost, ne sevgili, ne yabancı… Sınırları belli olmayan, adı konmamış her şey insanı eksiltir. Bir ilişkinin, bir bağın, bir dostluğun içinde kendi yerini aramak; ama bir türlü bulamamak, insanın ruhuna atılmış en keskin bıçaktır.
Hayat zaten ‘’meçhul’’ doluyken bir de gönüllü olarak meçhullerin ortasında kalmak, insanın kendi ruhuna yapabileceği en büyük eziyettir. Çünkü ruh netlik ister, kalp yerini bilmek ister. Kimi zaman bir bakış, kimi zaman bir veda yeter bunu hissettirmeye. Ama adı konmamış ilişkiler, ucu açık sözler, yönsüz bağlar… Hepsi insanın içindeki pusulayı bozar.
Bu yüzden ben, belirsizliği reddediyorum. Kendi kendime koyduğum bir kural var: Beni nerede konumlandırdığından emin olmadığım herkesin hayatından usulca çekilmek. Çünkü belirsizlik sabır değil, sabırla karıştırılan bir yanılgıdır. Kimi zaman insan sandığından çok daha fazlasını kaybeder, sırf ‘’ya bir gün belli olursa’’ diye.
İnsanın kendi ruhuna yapabileceği en büyük iyilik, kendine netlik vermektir. Ne olmak istiyorsa o olmak, ne yaşamak istiyorsa ona yönelmek, ne hissetmiyorsa da çekilip gitmek… Çünkü belirsizliğe tahammül, ruhu yavaş yavaş yok eder. Netlik ise bazen acıtır, ama iyileştirir.
Belirsizlik aslında insanı hayattan koparan görünmez bir zincirdir. Ne olduğumuzu, nereye ait olduğumuzu bilmediğimiz ilişkiler; sessizce kan kaybettiğimiz, yavaş yavaş tükenen ruh hallerine dönüşür. Bu yüzden insan, kendi ruhunu korumak için cesur olmalı. Netlikten korkmamalı. Çünkü netlik, bazen yaralasa da iyileştirir. Belirsizlik ise her zaman öldürür.
Kendi yerini bilmeyenlerin arasında kaybolmamak için, kendi yerini bilenlerin yolunu seçmek… İşte insanın kendine verebileceği en büyük hediye budur.