Eskiden ‘’ Seni Seviyorum’’ cümlesi, kalbin en derin yerinden çıkar, karşısındakinin yüreğine dokunurdu. Şimdi ise çoğu zaman dilde dolanıp, yolsa düşen bir bozuk para gibi değersizleşti. Çünkü sevgi, sözle değil; davranışla var olur.

Seni seviyorum deyip evdeki çiçeğin suyunu unutan, hayvanının mamasını boş bırakan, senin ihtiyacını erteleyen… O sevgi, yoldaki tabeladan farkı olmadan bir işarettir. Gösterir ama götürmez.

Sevgi, eylem ister. Emeği olmayan sevgi, köksüz bir ağa. Gibidir. İlk rüzgarda devrilir. Çiçeğe bakmayan, hayvana bakmayan, senin yorgunluğunu görmeyen biri, ‘’Seni seviyorum’’ dediğinde aslında kendini sevdiğini ilan ediyordur.

Çünkü gerçek sevgi; bir bardak su vermek, üşüyene battaniye örtmek, omzuna başını koyduğunda seni sığınacak gibi hissettirmektir. Söz, niyeti başlatır; eylem, o niyeti yaşatır.

‘’Seni seviyorum’’ demek kolaydır, çünkü dudak çalışır. Ama ‘’sana güveniyorum, senin yanındayım’’ diyebilmek için yürek, emek ve sorumluluk çalışır. Söz, dudakta ölüyorsa sevgi, de orada gömülüdür.

Sevgi, ilgisizlikte boğulur, ihmal de kurur. Çiçeği solduran da budur, kalbi üşüten de…

O yüzden artık kulaklarım değil, gözlerim ve kalbim karar verir sevgiye. Söze değil, eyleme inanırım. Çünkü sevgi, söylenmez… Yaşanır, yaşatılır. Ve yaşanmayan sevgi, hiç yaşanmamış sayılır.