Bazen, sevdiğimiz insanların yükünü omuzlarımızla taşıyamayız. Gücümüz, onların fırtınalarını dindirmeye yetmez. İşte o an, ellerimizi göğe kaldırırız. Dilimizden, belki onun bile duyamayacağı ama kalbinin derinliklerinde hissedeceği kelimeler dökülür;

‘’Allah’ım. Kalbini koru onun. Bilmiyorum ne yaşıyor ama sen biliyorsun. Dayanma gücü ver sen ona. Yorulduysa dinlendir, kırıldıysa onar, yalnızsa sar. İyiliğe denk gelsin yolu, içine huzur ver. Unutmasın ki, sen hep onunla berabersin. Ve dedim ki Allah’ım; içinde konuşamayıp sustuğu her şey senin katında dua yerine geçsin. Her gece yorganına değil, senin huzurlu rahmetine sarılsın. Kendi bile unuttuysa neye ihtiyacı olduğunu, sen unutma. Onun bakışını değiştir. Kalbine huzur ver, diline dua ver. Sen tamamla. Yolda karşılaştığı insanlar kırmasın onu. Sustuğu yerden incinmesin. Azıcık nefes, azıcık umut kalsın içinde. Yüzü yalandan değil, gerçekten gülsün.’’

Çünkü bazen sevgimiz, yapabileceğimizin en büyüğüdür. Ve sevgiyi, duaya dönüştürdüğümüzde; ona elimizden tutar gibi bir sıcaklık, sarılır gibi bir yakınlık göndeririz.

Birinin kalbi için dua etmek, aslında kendi kalbimizi de onarır. Sevgiyi, en saf haliyle iletmenin yoludur dua. O, duanı bilmez belki… Ama sen, içinden onun adını geçirerek göğe salarsın kelimelerini. Ve bilirsin ki, Allah duyar.

Çünkü her dua, hem gidene hem kalana iz bırakır. Birinin kalbi için dua etmek, aslında kendi kalbine de merhem olmaktır. Onun yarasını sararken, farkında olmadan kendi kırıklarını da onarırsın. Dua, yalnızca gidene değil, kalana da şifa verir.

Sevgi bazen sarılmak değildir. Bazen sadece, ‘’ O iyi olsun da, ben olmasam da olur’’ diyebilmektir. Ve bu cümleyi içtenlikle kurabilen insanın kalbi, her fırtınadan sonra biraz daha güzelleşir.

Belki de hayat, bize bazı insanları iyileştirmek için değil, onlar için dua etmeyi öğrenmemiz için getirir.

Ve biz, o dua sayesinde hem onların hem de kendi yolumuzu aydınlatırız.

‘’Her dua, göğe salınan bir ışık gibidir. Ve bazen o ışık, kimin için yandığını bilmeyen bir kalbi aydınlatır.’’