Derbi maçı sonrası sosyal medyada yazılanlar dehşete düşürdü.

Taraf olduğu için objektiflikten uzaklaşan insanlar, meslektaşlarım…

Taraf olduğu için şiddete değil, şiddet gören insana söven, saydıran insancıklar…

Fenerbahçe taraftarı, doğal olarak kazanacağı bir maçın yarım kalmasına, gelebilecek olası bir cezaya öfkeliler.

Ama bu, Şenol Güneş’in kafasına bir madde atılması gerçeğinin önüne geçebilir mi?

Bir cana kastetmenin bahanesi olabilir mi?

Bu kadar mı uzaklaştık insanlıktan?

**

Yazıyorlar; Şenol Güneş tahrik etti…

Yani?

Hak mı etti?

Bu söylemle, “kadın açık giyinerek erkeği tahrik etti, tecavüzü hak etti” diyen mahluklardan ne farkınız var?

Ağır mı oldu?

Sırf taraf olduğu için bir insana yapılan saldırıya bahane üretmek, çok daha fazlasını hak ediyor.

**

Taraf olmayı Türk Dil Kurumu; ”Belli bir konuda bir düşünceyi, bir eylemi savunma durumu.” olarak tanımlıyor.

Peki körü körüne mi?

İşte asıl sorun burada…

Ne yazık ki toplum olarak, öncelikle iyiden, doğrudan taraf olmamız gerektiğini unuttuk, unutturulduk…

Taraftarı olduğumuz grubun kazançları için, doğruların çiğnenmesini mübah görür olduk.

**

Siyasetçiler, kulüp başkanları, yöneticiler, bu hale getirdi bizi…

Bizi taraf yaparak, perçinlediler iktidarlarını…

Ülkelerin, kurumların, kişilere bağlı yaşayamayacağı gerçeğini unutturdular.

Bir liderin arkasına taktılar bizleri…

İster iktidar olsun, ister muhalefet,

İster sarı kırmızı, ister sarı lacivert…

Hep aynı taktikle ayrıştırarak, taraf yaparak, daha rahat oturdular koltuklarına.

Sadece siyah ve beyaz var dediler…

Gri tonu unutturdular bize…

Doğrudan taraf olmanın karşısına, bertaraf olmak konuldu bu ülkede…

**

Şimdi bu ruh haliyle baskın seçime gidiyoruz…

İnsanlar taraf, kurumlar taraf…

Kazanmak için her yol mübah…

Taraftar atkılarımız boyunlarımızda…

1-0 olsun bizim olsun.

Ama ne olursa olsun, bizim olsun…