Bir Cumhuriyet Bayramı’nı daha geride bıraktık. Atamızın bize emanet ettiği, kulluktan birey olmaya geçişin adı olan Cumhuriyet’i kutlarken, aslında onun anlamını ve bize kazandırdığı değerleri ne kadar koruyabildiğimizi sorgulamak gerekiyor.
Cumhuriyet; yalnızca bir yönetim biçimi değildir. Halkın kendi kaderini eline almasının, iradesini kimsenin vesayetine bırakmamasının adıdır. Ancak bugün geldiğimiz noktada, Cumhuriyet’in temel değerlerinden uzaklaştığımız, coşkusunu ve ruhunu yavaş yavaş kaybettiğimiz gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız.
Eskiden, Cumhuriyet Bayramları evlerde, okul bahçelerinde, sokaklarda stadyumlarda kutlanırdı. Her evde bir bayrak, her yürekte aynı heyecan olurdu. Çocukların yüzündeki gurur, gençlerin sesindeki umut, yaşlıların gözlerindeki minnet bir milletin ortak duygusuna dönüşürdü.
Bugünse o tablo yok. Bayrakların yerini parti flamaları aldı, halkın ortak coşkusu kutlama alanlarından çekildi. Cumhuriyet kutlamaları, halkın değil, siyasetin gölgesine bırakıldı. Gaziantep’te bu yılki kutlamalar, bu gerçeği bir kez daha ortaya koydu. Valiliğin düzenlediği resmi Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna AK Parti milletvekilleri, Şehit Kâmil Belediye Başkanı ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin katılmadı. Her parti kendi yürüyüşünü, kendi kutlamasını yaptı. Oysa Cumhuriyet, “birlikte olma” halidir; farklılıklarımızla aynı ideali paylaşma cesaretidir.
Cumhuriyet, bir partinin, bir zümrenin ya da bir görüşün değil; bu topraklarda yaşayan herkesin ortak değeridir. Onun ışığını söndürmeye çalışan her girişim, aslında halkın iradesine vurulan bir darbedir. Çünkü Cumhuriyet, yalnızca 29 Ekim sabahı hatırlanacak bir bayram değil, her gün yeniden yaşatılması gereken bir bilinçtir.
Bugün bize düşen görev, Cumhuriyet’in eksik kutlandığını görmek değil; o eksikleri tamamlamak, o ruhu yeniden canlandırmaktır. Çünkü Cumhuriyet’in ışığı söndürülmeye çalışılsa da o ışık binlerce yılın mirasından beslenir.
O ışık, Mete Han’dan, Fatih Sultan Mehmet’ten, Mustafa Kemal Atatürk’ten bugüne uzanır. Ve o ışık, asla sönmeyecektir. Çünkü Cumhuriyet, bizlere bırakılmış en büyük mirastır. Cumhuriyet Kula kul olmaktan çıkmak demektir. Ve biz, o mirasın bekçileri olarak susmadan haykıracağız “ Yaşasın Cumhuriyet”
 
             
             
             
             
             
            