Dokuzuncusu düzenlenen Şahinbey Kitap Fuarı’nın ilk yedi yılına bir kitap sever olarak katılmıştım. Sekizinci fuara ise Gaziantepli bir yazar olarak katılmanın gururunu yaşamıştım. Okumanın insana neler kazandırdığını yaşayarak öğrenenlerdenim. Kendimi çok iyi bir okuyucu olarak tanıtmak haddim değil; çünkü “oldum” demenin cehaletten geldiğini üstatlarımdan öğrendim.
Okumanın yalnızca kitap sayfalarında değil, kâinatta, insanda, geçmişte ve gelecekte anlam bulduğunu öğrendim.
Kalbe düşen kelamın kalemden satırlara döküldüğü anda başlar yazarlık. “Oku” emrinin sahibi kuluna kalemi nasip ettiyse, o kulun da yazması gerekir diyerek başlamıştı benim yazarlık serüvenim.
Nasip bu ya; dokuzuncu fuara bu kez görülmeyeni görmek, duyulmayanı duymak, söylenmeyeni dile getirmek için gazeteci kimliğimle katılmak nasip oldu.
Bu gurur ve sevinci yaşarken, kitapların ve okumanın kıymetini bilen biri olarak gördüklerimi, duyduklarımı ve eksiklikleri dile getirmeyi hem kendime hem memleketime borç biliyorum.
Sayın Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, yıllardır sürdürdüğünüz bu kıymetli organizasyon için bir okur olarak teşekkür ederim. Ancak, son üç yılda fuara olan ilginin giderek azaldığı ve etkinliğin sıradanlaştığı yönündeki görüşler hem katılımcı yayınevleri hem de ziyaretçiler tarafından sıkça dile getiriliyor.
Bu sesin size ne kadar ulaştığını bilemiyorum ama eminim ki siz de bu değerin yitirilmesini istemezsiniz. Bu nedenle, size yöneltilen bu çağrılara kulak vermeniz ve fuarı yeniden zenginleştirmeniz büyük önem taşıyor.
Siz bu şehrin yalnızca belli bir kesiminin değil, tüm Gaziantep halkının belediye başkanısınız. Fuar herkesin fuarı olmalı. Bu nedenle, fuarların da her kesime hitap etmesi gerekir. Fuar programlarında farklı görüşlerden yayınevleri ve yazarların yer alması, kültürel çeşitliliği artıracak, daha geniş bir okuyucu kitlesini fuara çekecektir.
Bugün fuara katılanların büyük kısmı ortaokul ve lise öğrencilerinden oluşuyor. Çoğu, dar gelirli ailelerin çocukları… Kimi, sevdiği kitabı alamadan fuardan ayrılıyor. Bu çocuklar için fuar, bir yandan kitap kokusunu duyma fırsatı, diğer yandan küçük bir hüzün demek.
Oysa hedef yalnızca kalabalık yaratmak değil, okuma kültürünü yaygınlaştırmak olmalı. Üniversite öğrencilerinin katılımının az olmasının en önemli nedenlerinden biri de onlara hitap eden yayınevlerinin ve konuşmacıların eksikliğidir. Bu konuda fuar öncesinde üniversiteli gençlerle kısa bir istişare ya da anket yapılması, etkinliğin verimliliğini büyük ölçüde artıracaktır.
Elbette bütün yazarlarımız kıymetlidir; ancak her yıl aynı konuşmacıların yer alması halkın ilgisini azaltıyor. Antepli’nin tabiriyle, “aynı aşı ısıtıp ısıtıp önümüze getirmek” halkı fuardan soğutuyor. Bir diğer eksiklik de fuar programlarında sadece iktidar yanlısı olarak bilinen isimlerin yer alması. Bu durum sizi istemeden de olsa taraflı bir yönetici gibi gösteriyor. Oysa edebiyat, düşüncenin özgürce dolaştığı bir alandır; siyasetin değil, kelimenin gölgesinde büyür.
Gaziantep’in edebiyatına ve kültürüne değer katan yerel yazarların fuarda hak ettikleri yeri bulamaması da üzücü. Onların bir köşeye sıkıştırılması hem yazarlarımıza hem de şehrimizin kültürel mirasına haksızlıktır. Bu isimlerin daha görünür olduğu, okuyucuyla birebir temas kurabildiği bir düzenleme hem şehrin gençlerine ilham verecek hem de yerel edebiyatı güçlendirecektir.
Derdim odur ki; şehrime ve şehirlime değer katacak olan kitap fuarlarını “mış gibi” olmaktan çıkarıp, gerçekten “var” etmek gerek. Kitaplar uygarlığa yol gösteren ışıklardır.
Çünkü “Söz uçar, yazı baki kalır.” Unutmamamız gerekiyor “Güneş, insanlığın tamamı için doğar...”