Eğitim Sen sendikası yaptığı değerlendirmede; “12 Eylülden kalma kıyafet yönetmeliğinin savunulacak bir yanının bulunmadığı açıktır. Biz de bu yönetmeliğe karşı defalarca eleştirilerimizi dile getirdik, kampanyalar düzenledik. Ancak Eğitim Bir Sen`in özgürlük adı altında ve mağduriyet söylemi ile yürüttüğü bu kampanyanın sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz. Eğitimde dinsel muhafazarkarlaşmaya yönelik her gün yeni bir adımın atıldığı bu dönemde, böylesi bir sorgulamayı zorunlu görüyoruz…

AKP`nin on yılına ilişkin yaptığımız kapsamlı değerlendirmede de dile getirdiğimiz bu sorunları özetlemek gerekirse;

Eğitim hakkının hiçe sayılmasına, işsiz öğretmenler sorununa, kariyer basamakları meselesine, eğitimin alt yapı sorunlarına, eğitimde cinsiyet eşitsizliğine, 4+4+4 dayatmasının yol açtığı sorunlara, eğitimin ticarileştirilmesine, 657 iş güvencesinin kaldırılmasına, çocukların sınavlarla yarış  atına dönüştürülmesine, siyasal iktidarın antidemokratik-baskıcı uygulamalarına karşı; Neler düşündüğünüzü, ne tür kampanyalar örgütlemeyi, hangi faaliyetleri yürütmeyi planladığınızı kamuoyu öğrenmek istiyor. Bu konularda bir sözünüz olmamasına karşın, kılık kıyafet noktasındaki duyarlılığınızı (!) anlamamızın ölçütü yukarıda sıraladığımız sorulara vereceğiniz mücadele yanıtında aranacaktır.

Biz de bir eğitim sendikası olarak, anlamsız, antidemokratik kıyafet yönetmeliklerine, eğitimde tek tipleşmeye karşıyız. Bunu sadece bugün değil, kurulduğumuz günden itibaren dile getirmekteyiz. Ancak eğitimdeki tek sorunun bu olmadığının da çok iyi farkındayız. Kaldı ki, laikliğin, eğitim hakkının önemli bir güvencesi olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla özgürlük kisvesi altında eğitimdeki her türlü dinsel muhafazakârlaşma girişimine, 12 Eylül ürünü din derslerine karşı tavrımızı net olarak ortaya koyuyoruz. İnsanların inanç özgürlüklerinin, iktidarların piyasacı ve totaliter rejim politikalarını meşrulaştırmak üzere politik argüman yapılması doğru değildir. Devletin kimin neye nasıl inanacağına karışma hakkı yoktur; dinsel, mezhepsel, etnik, cinsel ayrım yapamaz. İktidarların kendi siyasi ideolojileri doğrultusunda muhafazakâr, dindar vb. insan yetiştirmeye yönelerek eğitim kurumlarını da kendi siyasal ikballerinin arka bahçesi olarak görmeye hakları yoktur. İktidar ya da yandaşları ne dinin ne de dinsizliğin propagandasını yapamaz. İnanç, bireysel ve vicdanidir. Eğitimin tek dayanağı ise evrensel olan bilim ve insani değerlerdir. Demokratik, özgürlükçü, çok sesli bir toplum için laik ve bilimsel eğitim olmazsa olmazdır. Toplumda farklı inanç, mezhep ve kültürlere özgürlükler getirmeyen bu düzenleme belli bir kesime özgürlük getirmeye yöneliktir. Uluslararası sözleşmeler zorunlu din dersi uygulamaları ortada dururken bu düzenleme istismardır ve bizler açısından kabulü mümkün değildir.” denilerek de bulunularak da; yapılacak eylemin hedefinin, 12 Eylülden kalma anti-demokratik kıyafet yönetmeliğine karşı çıkmak değil, bu kisve altında eğitime dinsel simgelerin sokulmasıdır” tespitinde bulunmuştur.

Eğitim İş sendikası, 15.03.2013 tarihli “MEB’i Kılık-Kıyafet Konusunda Uyarıyoruz” başlıklı açıklamada; “Eğitim ve Bilim İşkolu’nda faaliyet gösteren ve siyasal iktidardan güç alan bir sendika, 18 Mart 2013 tarihinden itibaren valiliklerin uygulanması konusunda gereken idari tedbirleri almakla yükümlü olduğu kılık kıyafet mevzuatının bağlayıcı hükümlerini tanımayacağını ilan etmiştir. Eğitim-İş olarak Milli Eğitim Bakanlığı'na gönderdiğimiz yazıyla, kaos arayışını demokratik talep olarak sunmaya çalışan yapının örgütlediği gruba göz yumulması halinde, başta Milli Eğitim Bakanı ve Bakanlık bürokratları olmak üzere,  idari tedbirleri almayan tüm valiler, kaymakamlar, il ve ilçe milli eğitim müdürleri hakkında ceza davası sürecinin başlatılacağını bildirdik.” diyerek, konuyu adli sürece taşıyacağını açıklamıştır.