Ahmet Necdet Sezer…

Öğretmen Ahmet ve ev hanımı Hatice’nin 4 çocuğundan biri olarak Afyonkarahisar’da doğdu. Ayfon Lisesi’nde okudu. Hukuk Fakültesini bitirdi, askerliğini yedek subay olarak yaptı. Başarılı çalışmaları onu cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturttu.

Yekta Güngör Özden…

Öğretmen baba, ev hanımı annenin çocuğu olarak Tokat’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Niksar’da tamamladı. Hukukçu, yazar ve şair. Eşi emekli öğretmen. Kendisi de 13 yıl ortaokul öğretmenliği yapmış. Basamakları adım adım çıkarak, Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak emekli oldu.

İlker Başbuğ

Kökleri Karaman’a dayanan bir ailenin mensubu olarak Afyonkarahisar’da doğdu. İlk öğrenimini Afyon 27 Ağustos İlkokulu’nda, lise eğitimini Kuleli Askeri Lisesi’nde tamamladı. Kara Harp Okulu’ndan, Piyade Okulu’ndan mezun oldu. Hayat onu Genel Kurmay Başkanlığı’na kadar getirdi.

**

Şükrü Elekdağ, Vural Savaş, Mehmet Haberal…

Sayfalarca yazmak mümkün.

Bu topraklarda büyüyen, aynı havayı soluduğumuz, belki bizimle aynı sokaklardan top oynamış, çocukluğunda aynı sinemaya gitmiş, bu toplumun değerleri ile yetişmiş bireyler…

Bu toplumun içinden, aramızdan çıkan, kariyer basamaklarını adım adım çıkarak, mevkilerinin hakkını veren devlet adamları…

Devlet terbiyesini sindirmiş, kurallarını benimsemiş, devlet işleyişinde kişisel duyguları, çıkarları, elinin tersiyle itmesini bilen insanlar…

Senin, benim için değil, devlet için mücadele etmiş görev adamları…

**

Halkın içinden çıkmalarına rağmen, sanki tepeden inmişler gibi lanse edildiler.

“ELİTLER” diye sıfatlandırıldılar…

Teker teker tasfiye edildiler devlet yönetimlerinden…

Hatta düşman ilan edildiler.

Slogan da sağlamdı; “Devlet yönetimlerine halk geliyor”

Devlet teşkilatının hizmet hafızasını öğrenememiş, kendini devlet işlevi ve görevleri konusunda geliştirememiş, devletin işleyişini kavrayamamış yandaşlar yerleşti koltuklara…

Devlete ve ulusa sadık, vasıflı devlet adamları yetiştirmek, yerini partiye sadık kişilere makam bahşetmeye döndü.

**

Devletin üst kadrolarından belediyelerin en küçük kadrolarına kadar işledi bu hastalık…

Şef, müdür, başkan olmanın şartı, sadakate, “emredersiniz efendim” anlayışına bağlandı.

Artık, tecrübenin, bilginin, liyakatin anlamı yok bu ülkede.

Gençliğinde güreşip, eğitimini aksatsan da koca bankaların yönetiminde yer alabiliyorsun.

Mühendisin, avukatın, doktorun bilgisinin anlamı yok.

Ne şekilde kazandığım belli olmayan paralarla onların hizmetlerini satın alabiliyor muyum?

Doktor değilim ama parasını bastırıp onlarca doktorun emrimde görev yaptığı hastanenin sahibi olabiliyor muyum?

İnşaat Mühendislerini asgari ücretle çalıştırıp, koca binalar diken ünlü müteahhitler arasına girebiliyor muyum?

İşte budur yeni Türkiye…

**

TEK ADAM yok bu ülkede.

Bedelini ödeyerek her kapının kendine açılacağını düşünen, herkesin eşit, ama kendinin daha eşit olduğuna inanan, sadece kendini düşünen TEK ADAMLARLA doldu koca ülke…

Bilgiyi, aklı, liyakati, adaleti bir kenara bıraktığınız, “BEN” olgusunu iliklerimize kadar işlediğiniz bizlere, şimdi evde kal, kurallara uy, dükkânını kapat, diğer insanların haklarına saygılı ol diyorsunuz.

Biz de önce, bunları ne kadar yerine getirdiğini görmek için Size bakıyoruz.

Sonra da sokakta yakalayıp çeviren polise, görevliye isyan ediyoruz;

BANA da mı YASAK..?