Bugün 29 Ekim… Cumhuriyetimizin 102. yılı.

Bir milletin küllerinden yeniden doğuşunun, karanlıktan aydınlığa geçişinin yıldönümü.

Ama benim için, bir kadın olarak Cumhuriyet sadece bir yönetim biçimi değil; nefes aldığım özgürlük, sesimi duyurabildiğim alan, kendi kararlarımı verebildiğim bir yaşam demek.

Cumhuriyet öncesi dönemde kadının adı bile yoktu bu topraklarda. Ne eğitimde, ne iş yaşamında, ne de toplumsal hayatta… Kadın, çoğu zaman sadece “birinin kızı”, “birinin eşi”, “birinin annesi” olarak tanımlanıyordu.

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, bu zincirleri kırdı. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildiğinde, dünyada daha pek çok ülke bunu hayal bile edemiyordu. Kız çocukları okula gitmeye, kadınlar öğretmen, doktor, mühendis, milletvekili olmaya başladı. Cumhuriyet, kadına yalnızca haklarını değil, kendine inanma cesaretini verdi.

Ve şimdi, hâlâ Cumhuriyet’e karşı çıkan, onun değerlerini küçümseyen insanlar görüyorum.

Ama en çok, bunu yapan kadınları anlamakta zorlanıyorum.

Çünkü Cumhuriyet olmasaydı, belki bugün o kadınların hiçbiri kendi fikirlerini dile getiremeyecek, kendi kararlarını alamayacak, sandığa gidip oy bile veremeyecekti.

Cumhuriyet, biz kadınlara sadece eşitlik değil, insan olmanın onurunu kazandırdı.

Bugün Cumhuriyet’i kutlamak, sadece geçmişe bir saygı değil, geleceğe bir söz vermektir.

Kadınlar olarak bizler, bu kazanımları korumakla, geliştirmekle ve yeni nesillere aktarmakla yükümlüyüz.

Çünkü Cumhuriyet bizimle güçlü, bizimle özgür, bizimle sonsuzdur.

Yaşasın Cumhuriyet!

Yaşasın Türk kadını!