Hayat bazen büyük şeyleri beklerken elimizden kayıp gider. Oysa aşk sadece bir insana değil, yaşama da duyulabilir. Hayata aşık olmak, sabahın sessizliğinde uyanmakla başlar bazen. En sevdiğin kahvenin kokusuyla, yürüyüşe çıkarken yüzüne vuran sabah rüzgârıyla, kalbini ritmine katan bir müzikle…
Birçoğumuz mutluluğu büyük dönüm noktalarında arıyoruz: terfi ettiğimizde, sevildiğimizde, bir hayalimiz gerçekleştiğinde… Oysa gerçek mutluluk çoğu zaman fark etmeden geçtiğimiz küçük anların içinde gizlidir. Yeni demlenmiş kahvenin kokusu, sevdiğin bir kitabın sayfaları arasında kaybolmak, kendini iyi hissettiren bir kıyafetle aynaya bakmak, ya da sadece derin bir nefes alıp ‘’bugün de buradayım’’ diyebilmek.
Hayata âşık olmak için mucizeye gerek yok. Sadece farkındalığa ihtiyaç var. Kendini ertelememeye, sıradan görünen anları özel kılmaya, basit şeylerin içindeki güzelliği görebilmeye… Çünkü yaşam, bize her gün binlerce küçük armağan sunuyor. Onları fark ettiğinde, sıradan bir gün bile şiir gibi olur.
O yüzden bugünden itibaren; erken uyan, sevdiğin kahveyi iç, yürüyüşe çık, sevdiğin şarkıyı dinle. Çünkü hayata âşık olmanın yolu, kendine özen göstermekten geçiyor. Ve en önemlisi; yaşadığın her anı hisset, çünkü hayat, tam da orada, o anda gizli.
Kendine iyi bakmak bir lüks değil, hayata duyulan aşkın en sade halidir.